Türkisch | Englisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | karşı konulmaz | irresistible adj. | ||
I find him irresistible. Onu karşı konulamaz buluyorum. More Sentences |
||||
General | ||||
General | karşı konulmaz | irresistible adj. | ||
I find him irresistible. Onu karşı konulamaz buluyorum. More Sentences |
||||
General | karşı konulmaz | overwhelming adj. | ||
I know how overwhelming it can be. Bunun ne kadar karşı konulmaz olabileceğini biliyorum. More Sentences |
||||
General | karşı konulmaz | irresistable adj. | ||
When I read about the untranslatability of some language, I feel an irresistable urge to go back to my desk and translate another novel. Bir dilin çevirilemezliği hakkında bir şey okuduğum zaman, çalışma masama dönüp başka bir roman çevirmek için karşı konulmaz bir istek duyuyorum. More Sentences |
||||
General | karşı konulmaz | seductive adj. | ||
General | karşı konulmaz | hard to resist adj. |
Türkisch | Englisch | |
---|---|---|
General | ||
General | karşı konulmaz cazibe | irresistible attraction n. |
General | karşı konulmaz derecede yurt hasreti | nostomania n. |
General | karşı konulmaz dürtü | irresistible impulse n. |
General | karşı konulmaz olmayan | unseductive adj. |
Colloquial | ||
Colloquial | aniden gelen karşı konulmaz big mac yeme isteği | big mac attack n. |
Colloquial | karşı konulmaz cazibe | irresistible lure n. |
Religious | ||
Religious | karşı konulmaz lütuf | effectual calling n. |
Slang | ||
Slang | üzerinde karşı konulmaz bir etki bırakmak | slaughter v. |